Güzel Bir Hafta Sonu Dileriz

Kısa Kısa'da yeni bir Hikaye

Yolunacak Kaz?..

Sağlıcakla Kalın

×

Loading...
LÜTFEN KULAK VERİN "COVİD" TEHLİKELİDİR

















SON YAZILAR :
Loading...


Tarihi ve Turistik Yerler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tarihi ve Turistik Yerler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

08 Haziran 2022

Timbuktu

Timbuktu Batı Afrika ülkesi Mali'nin şehri. Mali'nin 8 idari bölgesinden biri olan Timbuktu Bölgesi'nin de başkentidir. Timbuktu, dünyanın yeni yedi harikasına aday gösterilmiştir.


Timbuktu, Nijer Nehri'nin ana kanalının 15 km kuzeyinde Büyük Sahra'nın güney kenarında yer almaktadır. Şehir kum tepeleri ile çevrilidir.

Tarih

Timbuktu'da antik kalıntılar, ilk yerleşimin MÖ 5. yüzyılda başladığını göstermektedir. 11. yüzyıla kadar dönemsel bir yerleşim yeri olarak kullanılan Timbuktu, 12. yüzyılda kalıcı bir şehir haline geldi. Büyük Sahra'nın ticaret yollarının Timbuktu üzerinden geçişiyle tuz, altın, fildişi ticareti bölgede gelişti. Şehir, 14. yüzyılın başlarında Mali İmparatorluğu'nun bir parçasıydı. 15. yüzyılda ilk yarısında Tuaregler bir süre için şehrin kontrolünü ele geçirdi. Ardından Songhay İmparatorluğu şehri topraklarına kattı. 16. yüzyılda Fas'lı Saadi Hanedanlığı Timbuktu'yu alarak başkent yaptı. 17. yüzyılda Fas'tan bağımsız bir yönetim kuruldu. Daha sonra Fransızlar'ın hakimiyetiyle 18. yüzyıla kadar önemli bir akademik eğitim ve kültür merkezi olan Timbuktu'nun altın çağı sona erdi. 1960'ta şu anki Mali Cumhuriyeti'nin bir şehri olana kadar geçen süreçte Fransız egemenliğinde kaldı.

1858

Dil

Mali'nin resmi dili Fransızca olmasına rağmen, bugün Timbuktu'da yaşayanların çoğunluğu Songhay dili Koyra Chiini konuşmaktadır. 11. yüzyılda İslam'ın yayılmasıyla bölgeye gelen Arapça akademisyenlerin ve dinin dili olmuştur. Bambara dili, Mali'deki en büyük etnik grup olan Bambara halkı tarafından konuşulsa da, esas olarak ülkenin güneyiyle sınırlıdır.


Eğitim

Timbuktu, özellikle Mali İmparatorluğu ve Askia Muhammed'in egemenliği altında, 13. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar bir dünya merkeziydi. Timbuktu'nun 13. ve 14. yüzyıllardaki gelişmesi, Batı Afrika'dan birçok bilim insanını ve öğrenciyi buraya çekti. 15. ve 16. yüzyıllarda şehir, Kur'an, İslami ilimler, matematik, astronomi, hukuk, farmakoloji, felsefe ve sanat konusunda altın çağına ulaştı. Timbuktu halkı için okuryazarlık ve kitaplar zenginlik, güç ve bereket sembolleriydi. Güçlü bir medrese geleneği olan Timbuktu'da Djinguereber Camii, Sankore Camii ve Sidi Yahya Camii 15. yüzyıldan kalmadır. İslami eğitim Fransızların işgaliyle uzun yıllar baskı altına alınmış olsa da, İslami ilimler eğitimiyle öne çıkan Timbuktu Üniversitesi halen faaliyetine devam etmektedir.


Yazmalar ve Kütüphaneleri

Timbuktu'da asırlar boyunca yüzbinlerce el yazması eser toplanmıştır. Günümüzde 700.000 kadar el yazması kütüphanelerde muhafaza edilmektedir. Şehirde 60 tane özel ve halk kütüphanesi bulunmaktadır.

 

Başlıca kütüphaneler: Ahmed Baba Enstitüsü, Mamma Haidara Kütüphanesi, Fondo Kati, Al-Wangari Kütüphanesi, Mohamed Tahar Kütüphanesi, Maigala Kütüphanesi, Boularaf Koleksiyonu, Al Kounti Koleksiyonları.

Tarım

Şehirde yağmurla beslenen ekinler için yeterli yağış yoktur. Tarım arazileri Nijer Nehri'nden sulanmaktadır. Ana tarımsal ürün pirinçtir ve nehir kıyısında yılın belli zamanlarında oluşan sel havzalarında yetiştirilmektedir. Alınan mahsulun neredeyse tamamı çiftçi ailelerin kendileri tarafından tüketilmektedir.


UNESCO Dünya Mirası

Aralık 1988'de UNESCO Dünya Mirası Komitesi (WHC) Timbuktu'nun tarihi merkezinin bazı bölümlerini Dünya Mirası Listesine aldı.

Listeye giriş kriterleri şöyle belirlendi:

Kriter II: Timbuktu'nun kutsal yerleri Afrika'daki erken İslamlaşma için hayati öneme sahipti.

Kriter IV: Timbuktu'nun camileri Songhay İmparatorluğu döneminde kültürel ve akademik bir altın çağ gösterir.

Kriter V: Halen çoğunlukla orijinal olan camilerin inşası geleneksel yapı tekniklerinin kullanımını göstermektedir.

Kum ve çamurdan geleneksel bir mimariyle inşa edilen tarihi yapılar süren kuraklık ve çöl fırtınaları sebebiyle günümüzde yıkılma riski taşımaktadır. Ayrıca bölgede bir dönem yaşanan iç savaş sonucu, UNESCO 2012'de Timbuktu'yu Tehlike Altındaki Dünya Mirası olarak duyurmuştur.

Yeni Yedi Harika adaylığı

Dünyanın Yeni Yedi Harikası, İsviçre'de bir organizasyon tarafından Dünyanın Yedi Harikası'na alternatif olarak başlatılmış ve dünya genelinde insanların oylamaları sonucu 2007 yılında belirlenmiştir. Timbuktu şehri, harikalara aday gösterilmiş ve son 28 finalistinden birisi olmuştur.

06 Mayıs 2022

Eyfel Kulesi

Eyfel Kulesi (Fransızca: La tour Eiffel [la tuʀ ɛˈfɛl]), Paris'teki demir kule. Kule, aynı zamanda tüm dünyada Fransa'nın sembolü halini almıştır. İsmini, inşa ettiren Fransız mimar Gustave Eiffel'den alır. En büyük turizm cazibelerinden biri olan Eyfel Kulesi, yılda 6 milyon turist çeker. 2002 yılında toplam ziyaretçi sayısı 200 milyona ulaşmıştır.

Eyfel Kulesi 1887 ile 1889 yılları arasında Gustave Eiffel'in firması tarafından, Fransız Devrimi'nin 100. yıl kutlamaları çerçevesinde düzenlenen Expo 1889 Paris fuarının giriş kapısı olarak inşa edilmiştir. Aslında kulenin mimarı Gustave Eiffel değil, İsviçreli Maurice Koechlin 'in siparişi üzerine tasarlayan Stephen Sauvestre'dir. Meslektaşı Emile Nouguier ile beraber ilk tasarımları yapmıştır. Kulenin, 7.739.401 Frank 31 Sent tutan inşaat masrafları, Gustave Eiffel'in tahminlerinin 1 milyon frank üstündedir. 1889 yılındaki açılış tarihinden önceki 5 ayda 1,9 milyon kişi ziyaret edince, yıl sonuna kadar toplam masrafın 3/4'ü çıkartılmıştır.

3.000 işçi 26 ay boyunca 18.038 adet demir parçayı 2,5 milyon perçinle bir araya getirdi. Hiç ölüm vakası yaşanmamış olması, o günün şartlarında şaşırtıcı bir durumdur.

Ancak kule, onu bir utanç lekesi olarak gören Paris halkının tepkisini de çekmiştir. Bazı sanatçılar devasa bir sokak lambasına benzetirken, bir fabrika bacası gibi Paris'in görsel itibarını zedeleyeceğini ileri sürmüşlerdir. Böylelikle devrin sanatçı ve edebiyatçı çevresinde bir kampanya başlatılmış, bu kampanya süresince ünlü sanatçıların imzaladığı bildiriler dağıtılmıştır. Bugün ise Eyfel Kulesi, Dünya'nın en güzel mimari yapılarından biri olarak kabul edilir. Parisliler onu Demir Bayan olarak adlandırırlar. İlk başlarda Eiffel, Kule'ye sadece 20 yıl için müsaade almıştı. Dolayısıyla, 1909 yılında kulenin sökülmesi gerekiyordu. Ancak kule, iletişim için çok uygun yüksekliğe ulaştığından ve yeni yüzyılda Atlantik ötesi haberleşmeye imkân tanıdığından, kalmasına izin verildi. Bu bağlamda Eyfel Kulesi radyo yayıncılığının gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Eyfel Kulesi, radyo dalgalarını çok uzun mesafelere yayabilmesi avantajıyla, l. Dünya Savaşı’nda sinyal kesici ve bozucu olarak da kullanılmıştır. Eyfel Kulesi, günümüzde Paris'in en çok ziyaret edilen noktası olsa da, en tepedeki 27 metrelik radyo vericisiyle halen bir verici istasyonu olarak kullanılmaktadır.

Teknik özellikler

Eyfel Kulesi 300 m yüksekliktedir. Zirvesindeki televizyon vericileri 27 m daha yükseklik kazandırır. Günümüzde yaygın olarak kullanılan çelik yerine demirden inşa edilmiş, özel teknikler sayesinde günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir.

200.000 metrekare alanda bulunan Eyfel Kulesi her 7 yılda bir, 60 ton boya ile boyanır. Bu çalışmada 25 boyacı görev yaparken, çalışma 15 ay sürer. Bu işlem sırasında 1.500 fırça, 5.000 zımpara kağıdı ve 1.500 iş tulumu tüketilir. Ayrıca güvenlik maksadıyla toplam 50 km güvenlik halatı, 20.000 metrekare koruyucu ağ kullanılır. Boyama maliyeti yaklaşık 3 milyon Euro tutar. Zaman içinde kulenin rengi kırmızımsı kahveden, sarımsı kahveye, daha sonra kestane kahvesinden bugünkü bronz tonuna dönüşmüştür. Kule 3 renk tonunda boyanır. En açık renk zirvede kullanılırken, en koyusu zeminde kullanılır.

Kulede intihar olayları da yaşanmaktadır. Şu ana kadar 400 kişi bunu gerçekleştirmiştir. Zamanla, intiharların önüne geçmek maksadıyla platformların çıkış noktalarına demir parmaklıklar yerleştirilmiştir.

22 Temmuz 2003 tarihinde, kısa devre sonucu, kulenin zirvesinde, hemen en üst ziyaretçi platformunun üstünde yangın çıkmıştır. Yangın bir saat gibi bir sürede kimse yaralanmadan söndürülmüştür.

Manzara platformları

Kamuya açık platformlar 57 m, 115 m ve 276 m yükseklikte bulunur.

Ziyaretçiler, üç asansörle kuzey, batı ve doğu kanatlarından ilk iki platforma ulaşır. İlk ve ikinci katlarda lokantalar mevcuttur. Ayrıca ilk katta, Eyfel Kulesinin tarihinin anlatıldığı bir sergi bulunur. En üst platforma ulaşmak isteyen bir ziyaretçi, ikinci katta aktarma yapar ve başka bir asansöre geçer. En üst platform hem çatılı hem de üstü açık bir alana sahiptir.

Kulenin açılışından sonra, ilk platforma kadar 50 yolcu taşıyan iki hidrolik asansör kullanıma girmişti. Bunlar için gerekli hidrolik presler 16 sütuna monte edilmişti. Kuzey kanadından başka bir asansörle ikinci kata ulaşılıyordu. 2. Dünya savaşı sırasında, işletim sistemindeki hasarlar sebebiyle bunlar devre dışı kalınca, Adolf Hitler kuleye yaya olarak çıkmak zorunda kalmıştı.

Taklitleri

Dünyanın en çok tanınan ve ziyaret edilen turistik noktalardan birisi olan Eyfel Kulesi, inşa edildiği günden beri farklı ülkelerdeki pek çok yapıya doğrudan veya dolaylı olarak ilham kaynağı olmuştur. Kuleden esinlenerek inşa edilen ilk yapı örneklerinden biri, günümüzde Birleşik Krallık sınırları içerisinde bulunan Blackpool Kulesi'dir. Dönemin Blackpool belediye başkanı John Bickerstaffe, 1889 yılında Paris'e yaptığı bir gezi sırasında Eyfel Kulesi'nin heybetinden oldukça etkilenmiş ve bunun bir benzerini de kendi kasabasına inşa ettirmek istemiştir. Günümüzde halen ayakta olan bu kule, yaklaşık 158 metre uzunluğuyla tamamlandığı dönemde Birleşik Krallık'ta insan eliyle inşa edilmiş olan en uzun yapı unvanını sahipti. Ayrıca; 1891 yılında Londra'da da benzer bir kule inşa etmek amacıyla bir proje başlatılmış, fakat Watkin's Tower adı verilen yapı çeşitli sebeplerden ötürü 1907'de yıkılmıştır.

Öte yandan Eyfel Kulesi'nin en ünlü kopyalarından birisi de Japonlar tarafından 1958 yılında inşa edilen Tokyo Kulesi'dir. Yaklaşık 4000 ton ağırlığında olan ve 333 metre yüksekliğindeki bu kule, dünyanın en yüksek kendinden destekli çelik kulesi ve Japonya'nın en uzun insan ürünü yapısıdır. Bunun dışında Amerika Birleşik Devletleri'ne bağlı bir eyalet olan Nevada'da da Eyfel Kulesi'nin yarı ölçeğinde bir kopyası inşa edilmiş ve Paris Las Vegas adıyla 1993 yılında ziyarete açılmıştır. Eyfel Kulesi'nin Mason, Virginia ve Durango gibi diğer Amerika şehirlerinin yanı sıra Asya ve Avrupa'daki çeşitli ülkelerde 50'den fazla gerçek, yarı veya farklı ölçeklerde kopyaları bulunur. 2011 yılında National Geographic tarafından yayımlanan bir televizyon serisi olan Pricing the Priceless programında yapılan bir araştırmaya göre günümüzde Eyfel Kulesi'nin birebir benzerinin inşa edilebilmesi için 480 milyon Amerikan dolarından daha fazla bir bütçeye sahip olunması gerekmektedir ve bu rakam orijinal kulenin inşa edildiği dönemde yapılan masrafın (yaklaşık 8 milyon Frank) 12 katına eşittir.

01 Mayıs 2022

Arslanhane Camii ve Türbesi – Ankara

Arslanhane Camii veya halk arasında bilinen adıyla Ahî Şerafeddin Camii; Ankara'nın Altındağ ilçesinde bulunan bir camidir. Şehrin en eski ve önemli yapılarından birisi olan cami, Ankara Kalesi'nin güney ucunda yer alır. Hangi tarihte ve kimin adına yaptırıldığı ise tartışmalıdır. Caminin kuzeydoğusundaki Ahi Şerafeddin Türbesi'nin dış duvarında bulunan aslan heykelinden dolayı bu isimle anılmaktadır.

Tarihçe

Arslanhane Camii’nin yapım tarihi ve kim tarafından yaptırıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte; yapıda bulunan iki adet kitabe doğrultusunda farklı fikirler ortaya atılmıştır. Caminin batı cephesinde, kırık bir taş parçası üzerinde yer alan kitabede “Esirgeyen Allah’ım, Emir el-merhum Seyfeddin” ifadesi yazılıdır. Söz konusu yazıtı inceleyen Paul Wittek, kitabenin yazı stili bakımından 13. yüzyılın başlarına tarihlenebileceğini ve bahsi geçen kişinin de I. İzzeddin Keykâvus’un emirlerinden Seyfeddin Ayaba olduğunu söylemiştir. Fakat Emir Seyfeddin aynı dönemde Kayseri'deyken öldürülmüştür ve bu yazıtın da devşirme malzemeden yapıldığı göz önünde bulundurulunca, bunun ancak bir mezar taşı olabileceği ve sonradan getirilip camiye konduğu düşünülmektedir. İç mekanda, minberin aynalık kısmında bulunan kitabede ise caminin 1289-1290 yılları arasında, Ahi Hüsameddin ve kardeşi Ahi Hasaneddin tarafından inşa ettirildiği yazar. 80x30 cm boyutlarında olan kitabe Selçuklu sülüsüyle yazılmıştır ve yapının banisi, inşa tarihi ve devrin sultanı hakkında bilgiler verir. Ayrıca bu kitabenin "Bu mübarek cami..." şeklinde başlaması da yapının gerçek inşa kitabesi olduğunu kanıtlar niteliktedir.

Ankara’da Arslanhane Camii diğer adıyla Ali Şerafettin cami olarak bilinen yapı, Altındağ’da, Ulus Samanpazarı semtinde, Kılıçaslan Mahallesinde, Kurnaz Sokak ile Can Sokak arasında bulunmaktadır.

Yanın maalesef bir inşa kitabesi yoktur bu yüzden de tarihi net olarak bilinmiyor. Ancak yapı malzemeleri ve süsleme teknikleri gibi unsurlara bakılarak Anadolu Selçuklu ya da Beylikler döneminde 13.yüzyıl civarlarında inşa edildiği söylenebilir. Ayrıca yapının kitabesi yok ama minberin bir kitabesi bulunuyor. Bu kitabede yapının 1289-1290 yılları arasında yenilendiği yazıyor.

Yapı hayrat olarak Ankara Ahilerinden Ahi Hüsameddin ve kardeşi Ahi Hasaneddin tarafından yaptırılmıştır. Ahi Hüsameddin’in oğlu Ahi Şerafettin ise 1290 yılında ahşap ustası olan Dülger Ebubekir oğlu Mehmet’e tamir ettirmiş ve yapının boyutlarını büyütmüştür.

Plan Tipi

Tek katlı cami 24 ahşap ayak üzerinde duruyor. Plan tipi için; dikdörtgen planlı Bazilikal diyebiliriz. Ya da Kufe planlı bir cami diyebiliriz. Ayrıca bir de mahfili bulunmaktadır.


Yapının en önemli özelliklerinden biri ise Roma ve Bizans Döneminden kalma devşirme malzemeleridir. Yapı dışardan sade görünse de iç mekanı oldukça süslü ve güzel tasarlanmıştır.

24 ahşap ayak ceviz ağacından yapılmıştır ve bu ayakların yani sütunların her birinin sütun başlıkları devşirme mermer Roma-Bizans malzemelerinden oluşmaktadır.  Bu sütun başlıkları mermer oyma tekniği ile yapılan Dor ve Korinth tipi sütun başlıklarıdır.

Yanın iç kısmında karşılaştığımız bu ahşap sütunlar (ayak) oldukça etkileyicidir. Yapının ahşap işçiliğinin çok iyi olduğunu söylemiştim. Bu ahşap işçilik ile; minberde, pencerelerde, korkuluklarda ve bütün çatıda karşılaşıyoruz. Yapının mihrabında ise alçı ve çini malzeme bir arada kullanılmıştır.

Yapının mihrabında geometrik figürlü çini işlemeler göze çarpar. Minberi de aynı şekilde geometrik motiflerle süslü ve oyma tekniğinde yapılmıştır. Burada bulunan vaaz kürsüsü ise sonradan eklenmiştir, döneme ait değildir.

Mihrap

Mihrabından biraz bahsedecek olursak;

Anadolu’daki en önemli çini mozaik örneklerinden birine sahiptir bu mihrap. Çini mozaik ile alçı kabartma teknikleri bir arada kullanılmıştır. Hatta bu özelliğiyle Anadolu’da ilk örnektir. Alçı kabartmaları 12 ve 13. yüzyıl Büyük Selçuklu alçı kabartma işçiliğinin bir yansıması gibidir.


Çini mozaiklerinde ise Selçuklu için bir klasik olan firuze, patlıcan moru ve siyah renkler kullanılmıştır. Mukarnaslı nişi de çini mozaiklerle bezenmiştir. Kavsara kısmında ise yıldız, üçgen, daire ve kare şeklinde çini parçaları birbirini tekrar edecek şekilde tasarlanmıştır.

Mihrap alınlığının orta kısmında alçı kabartma tekniğinden yapılmış bir rozet bulunmaktadır. Rozet üzerinde rumi ve şakayık bezemeler derin oyma tekniği ile oluşturulmuş ve ışık-gölge etkisi başarılı bir şekilde yakalanmıştır. Mihrabın üst kısmı yani tepelik kısmı da alçı kabartma tekniği ile yapılmış ve gölge-ışık efekti kullanılmıştır. Burada soyut ejderha figürü görülmesi bakımından ise yine önemlidir.


Mihrabın içinde ufak sütunçelerin olduğunu söylemiştim. Buradaki sütunçelerin Vazo veya Çan olarak adlandırabileceğimiz başlıkları ise son derece güzeldir.

Minber

Ceviz ağacından yapılma minberi dönemin en güzel örneklerindendir. Minber günümüzde de iyi durumdadır ve Selçuklu minber geleneğini yansıtır. Sadece şerefe ve külah kısmı yenilenen minberin yan ayakları ve şerefe altındaki kısmı Selçuklu döneminin meşhur bir tekniği olan Kündekarinin başarılı bir taklididir.


Aynalık kısımları; baklava, yıldız ve çokgen gibi geometrik şekillerden oluşan kompozisyonlarla doludur. Korkuluk kısmı ise çatma tekniği ile yapılmıştır ve bir kafes görünümü oluşturmaktadır.

Tavan İşlemleri

Yapının tavanı ise yine muhteşem bir görünme ve işçiliğe sahip. Ahşap işlemeli tavan çantı tekniği ile yapılmıştır. Çantı tekniği ise çivi kullanılmadan ahşap geçme tekniği kullanılarak yapılan bir tekniktir.arslanhane camii


Çivi veya yapıştırıcı herhangi bir unsur kullanmadan ahşapların birbirine geçirilmesi ile uygulanır. Anadolu’da görülen en güzel ahşap tavan işçiliklerinden biridir.

Dış Cephe

Dış cephede moloz taş ile örgülü olan caminin Kuzey cephesinde yer alan kapısı ise mermerdendir ve kavsaralıdır. Ayrıca yine kuzeyde bulunan kapıda mihrabiyeler ve sütunçeler bulunur. Kuzey kapıdan girildiğinde caminin mahfiline gidilir. Bu mahfilin hemen altında ise müezzin mahfili bulunmaktadır. Batı ve Doğu cephesinde bulunan kapılar ise firuze ve patlıcan moru renklerine sahip çinilerle ve tuğla ile yapılmıştır.


Eğimi bir araziye konumlandırıldığı için farklı bir dış cephe düzenlemesine sahiptir. Yapı, arazi ile uyum sağlasın diye eğimin üzerine bir balkon oluşturulmuş ve bu balkonun altı doldurulmuştur. Burada boş kalan alanlara ise iki dükkan konulmuş ve cami masraflarının karşılanması için kiraya verilmiştir.

Minare

Yapının minaresi yine devşirme malzemelerin görüldüğü bir yerdir. Burada Roma ve Bizans devşirme malzeme ile birlikte moloz taş birlikte kullanılmıştır.arslanhane camii


Minarenin gövdesinde ise tıpkı doğu ve batı kapılarında olduğu gibi patlıcan moru ve firuze renkli çiniler bulunmaktadır. Minare kuzey cephede bulunan ana kapının yanında yer almaktadır.

Günümüzde;

Yapı günümüzde ibadete hala açıktır. Caminin bulunduğu nokta pek çok şey bulabileceğiniz ufak tefek dükkanların bulunduğu eski birr yerleşim yeridir. Yapının kuzey kısmında Kurnaz Sokak ile Can Sokak arasında At Pazarına çıkan caddenin kesiştiği noktada Ali Şerafettin’in türbesi bulunmaktadır.

Yapı 14-15. yüzyıl cami mimarisi kategorisine girmektedir. Bu güne kadar oldukça iyi gelen yapıyı Ankara’da yaşayan Sanat Tarihçi ve sanatseverlerin ziyaret etmelerini tavsiye ederim. Özellikle Roma-Bizans devşirme malzemelerin İslam sanatı ile ne kadar uyum içinde kullanıldığını görmelisiniz.

Kaynak :https://www.tarihlisanat.com/arslanhane-camii-ve-turbesi/

18 Şubat 2022

Nemrut: Kralların ve tanrıların taşlaştığı yer

Türkiye'nin güneydoğusunda tanrıların ve kralların dev heykellerini barındıran ve UNESCO'nun dünya mirası listesinde yer alan Nemrut Dağı'nı ne kadar tanıyoruz?

Sessiz bekçiler

Burası tanrıların, kralların ve bazı yaratıkların dev heykellerinin insana tepeden baktığı bir mezar. Milattan Önce 1. Yüzyılda günümüz Adıyaman sınırları içinde Kral 1. Antiochus Kommagene Krallığı'nın lideriydi. MÖ 34 yılında öldüğünde Nemrut Dağı'nın Fırat Nehri'ne bakan rüzgarlı tepesinde taş yığınlarının içine gömüldü.

Tanrılar arasında uyumak

Ölmeden önce bıraktığı yazılara göre, Antiochus yüksek ve ıssız bir yere gömülmek istiyordu. Kendi tapınağını inşa edip tanrıların yanına gömülerek bunu başardı da. Bugün Nemrut Dağı'nın batı yüzünde taştan yapılma bu dev heykellerin sadece yıkıntıları ve başları görülüyor.

Cennet manzarası

Dağın zirvesine çıkan dolambaçlı yoldan tırmanırken Torosları da içeren muhteşem manzarayı izliyorsunuz. Nemrut kalıntılarına Adıyaman ve Malatya'dan ulaşılabilir.

Doğu ve batının karması

Nemrut Dağı'nın doğu yakasında tanrıların taştan gövdelerini yıkılmış kafaları önlerine sıralanmış halde görürsünüz. Buradaki heykeller, Kommagene krallığını çevreleyen farklı kültürlerin ve dinlerin bir sentezi gibidir. Pers ve Zerdüşti figürler Yunan tanrılarıyla karışmıştır.

İki imparatorluk arasında

Kral Antiochus heykelinin kafası da gövdesinin önünde dursa da hala heybetli görünüyor. Yanında bir kartal ve krallığının koruyucu tanrısı Kommagene heykeli bulunuyor. Kommagene Büyük İskender'in imparatorluğunun parçalanması üzerine ortaya çıkan birçok krallıktan biri. Güneydoğu Anadolu'daki bu krallık, batısında Roma ile doğusunda Part krallığı arasubda sıkışıp kalmış.

Çakıl taşlarından anıt

Dağın tepesinde Antiochus için yapılan ve tümülüs olarak da bilinen piramit mezar 50 metre yüksekliğinde. Bu yükselti çakıl taşları yığılarak oluşturulmuş. Antiochus, annesi tarafından Yunan, babası tarafından ise Pers krallığıyla bağlantılıydı.

Keşfedilmemiş mezar

Antiochus öldükten 106 yıl sonra 72 yılında Romalılar Kommagene krallığını ilhak etti. Dağın tepesindeki anıt mezarı 1881'de Alman arazi mühendisleri keşfedinceye kadar bilinmiyordu. Kralın mezarı henüz bulunmuş değil. Fakat araştırmacılar bugünkü gelişkin teknolojiye rağmen tümülüse zarar vermekten korkuyor.

Antiochus'a dua

Mezarın doğu yakasında bir aslan heykeli gözetmektedir bölgeyi. İnsanlar burada tanrıların huzurunda ateş yakıp ziyafetler hazırlayarak onları mutlu etmeye çalışırdı.

Antiochus kendi heykelini Zeus gibi tanrıların heykellerinin yanına yaptırarak onlara tapınan insanların duasını almayı da amaçlamıştır.

Fırat'ın kaynağı

Buradan Fırat Nehri de görülür uzaktan. Türkiye'de başlayan nehir Suriye ve Irak topraklarından geçer, burada Dicle Nehri ile birleşerek Basra Körfezi'ne dökülür. Nemrut ayrıca Doğu Anadolu'da aktif olan bir fay hattına yakındır. Kalıntıların bir depremde zarar görmesinden endişe duyan UNESCO bölgeyi gözetim altında tutuyor.

Dağlara üstten bakmak

Nemrut Dağı'nın yüksekliği 2134 metre. Araştırmalar heykellerin ay takvimine göre belli bir düzen içinde sıralandığını ortaya koydu. Nemrut'un zirvesi sadece olağanüstü heykelleri görmek için değil, muhteşem manzarayı ve gün batımını izlemek için de gidilmesi gereken bir yer.


09 Şubat 2022

Başlıca Tarihi Hamamlarımız

image

Cağaloğlu Hamamı

image

Cağaloğlu'n da Yerebatan Caddesi'nin sağ yanıda yer alır. Sultan I. Mahmud tarafından Ayasofya Cami'ne gelir sağlamak amacıyla 1741 yılında inşa ettirilmiştir, mimarı bilinmemektedir. Cağaloğlu Hamamı kadınlar ve erkekler için ayrı kısımları olan bir çifte hamamdır. İçinde kullanılan Barok üslup ve klasik Osmanlı hamam mimarisinde olmayan yenliklerin yanı sıra, Sultan III. Mustafa tarafından şehrin artan su ve odun ihtiyacı nedeniyle 1768'de büyük hamam yapılmasının yasaklanmasından önce inşa edilen son büyük hamam olması nedeniyle önem taşır.

Çemberlitaş Hamamı

image

Çemberlitaş'ta Divanyolu üzerinde, Çemberlitaş anıtı civanında yer alır. Sultan III. Murad'ın annesi Nurbanu Sultan tarafından, Üsküdar'daki Atik Valide Camii ve Külliyesi'ne gelir temin etmek maksadıyla 1584'te yaptırılmıştır. Hamamın mimarı Mimar Sinan'dır. Hamam, kadınlar ve erkekler için ayrı kısımları olan bir çifte hamam olarak yapılmış, fakat Sultan Abdülaziz döneminde (1861- 1876) yapılan yol genişletme çalışmaları esnasında kadınlar bölümünün bir kısmı yıkılmıştır. Bu nedenle günümüzde sadece erkek bölümü faaldir.

Eski Hamam

Üsküdar'da Doğancılar Caddesi ile Uncular Caddesi'nin kesiştiği yerde Darı Sokağı'nın başlangıcındadır. Kim tarafından yapıldığı ve yapım yılı bilinmemekte, fakat 15. yüzyıldan kalma olduğuna dair bazı deliller bulunmaktadır. Şifa Hamamı olarak da isimlendirilen bu hamam bir çifte hamam olarak yapılmıştır ve şu an her iki bölümü de faaldir. Üsküdar'daki en eski hamam olmasına rağmen, günümüze kadar orijinal halini muhafaza edebilmiştir.

Galatasaray Hamamı

image

Galatasaray'da, Kuloğlu Mahallesi'nde Turnacıbaşı Sokağı ile Çapanoğlu Sokağı'nın kavşağında yer alır. 1715 yılında halka açık bir çarşı hamamı olarak inşa edilmiştir. Klasik Türk hamam mimarisiyle yapılmıştır. 1965 yılında geçirdiği tadilatta tasarımının ana hatları korunmuş, fakat mimari ayrıntılar ve iç aksam yenilenerek özgünlüğünü yitirmiştir. Aslında tek hamam olarak inşa edilmiş bu yapıya, 1965'de yapılan tadilatta küçük bir kadınlar bölümü de eklenmiştir. Bakımlı bir durumda günümüze ulaşan hamam, halen faaliyetini sürdürmekte, yerli müşterilerin yanı sıra yabancı turistlere de hizmet vermektedir.

Antalya Pazar Hamamı

image

Antalya İli Merkez Balbey Mahallesinde bulunan Pazar Hamamı çifte hamam şeklinde yapılmış bir Osmanlı hamamıdır. Hamamın inşa kitabesi yoktur 1811 M (1226 H) tarihli vakfiyesinden XIX. Yüzyıl başında yapıldığı anlaşılmaktadır. Beden duvarları moloz taş ve kesme taştan inşa edilen hamamın üst örtüsü tuğladır. Hamamın erkekler kısmı soğukluk, ılıklık, ve sıcaklık bölümlerinden oluşmuştur. Kadınlar kısmının ise ılıklık ve sıcaklık kısmı mevcuttur. Soğukluk kısmı döşemesi onarım sırasında yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. Hamam yap işlet devret modeli ile 10 yılığına ihale edilmiştir. Hediyelik eşya satış yeri ve kafeterya olarak onarımı tamamlanmış, kabulü yapılmıştır.

Amasya-Merkez-Mustafa Bey Hamamı

image

Hamam Yörgüç Paşazade Mustafa Bey tarafından 1436 yılında yaptırılmıştır. Hamam tek planlıdır. Yapı soyunmalık, soğukluk ve sıcaklık mekânlarından oluşmaktadır. Soyunmalık kare planlı ve üzeri Türk üçgenlerine oturan kubbe ile örtülüdür. Soğukluk kısmı kare planlı ve duvarları nişlidir. Bu mekânın üzeri kubbe örtülüdür. Sıcaklık iki ayrı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüde dört ayrı yıkanma nişi bulunmaktadır. İkinci bölüm haçvari planlıdır. Her bir cephede birer nişi yer almaktadır. İkinci bölümde kubbe ile örtülü iki halvet hücresi bulunmaktadır. Sıcaklıktaki iki ayrı mekânın üzeri kubbe ile örtülmüştür. Sıcaklığın arkasında külhan kısmı yer almaktadır.

Ankara-Altındağ-Eyne Bey ( Subaşı-Eski ) Hamamı

image

Hamam Sultan I. Murat'ın Subaşılarından Eyne tarafından 14. yüzyılda yaptırılmıştır. Hamam tek planlıdır. Hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden oluşmaktadır. Soyunmalık dikdörtgen planlı, dört devşirme sütun üzerine ahşap çatı ile örtülüdür. Ilıklık kare planlıdır. Ilıklığın kubbesine geçiş baklavalı kasnakla geçilmektedir. Sıcaklık kare planlıdır. Bu mekân dört eyvan dört köşe hücresinden oluşmaktadır. Sıcaklık mekânının üzeri kubbe ile örtülüdür. Halvet hücreleri kubbe ile örtülüdür. Sıcaklığın gerisinde külhan yer almaktadır. Duvarlar moloz taş örgülü, kubbe ve tonozlar tuğla malzeme ile örülmüştür.

Ankara Karacabey Hamamı

image

Karacabey Hamamı Talat Pasa Bulvarı üzerinde olup 1444 tarihinde yapılmıştır. Çifte hamam olarak teşkil olunmuş Karacabey Hamamı bati kısmında birbirine bitişik soyunmalıkları, doğu kısmında ise batıdakilere göre daha değişik inşa tarzı gösteren sıcaklık ve halvetleriyle birlikte bütünü kareye yakin büyük bir dikdörtgen meydana getirmektedir, birleşmektedir.

İstanbul-Eminönü-Haseki Hamamı

image

Hamam Kanuni Sultan Süleyman'ın baş hasekisi Hürrem Sultan tarafından 1556-57 yılında Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Yapı çifte planlıdır. Hamam değişik plan düzenlemesi ile dikkati çekmektedir. Çifte planlı hamamlar genellikle sırt sırta bitişik vaziyette inşa edilirken, Haseki hamamı kuzey-güney yönünde uzanmakta, erkekler kısmı kuzeye, kadınlar kısmı güneye yerleştirilmiştir. Erkekler ve kadınlar kısmı birbirinin simetriğidir. Birbirlerinden farkları giriş kısımlarının değişik şekilde düzenlenmesidir. Erkekler kısmının girişi revaklı olarak, kadınlar kısmı revaksız olarak inşa edilmiş ve kadınlar kısmının kapısı batı cepheye yerleştirilmiştir. Her iki kısımda soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık mekânlarından oluşmaktadır. Soyunmalığın üzeri kubbe ile örtülü ve kubbenin ortasında aydınlık feneri yer alır. Enine dikdörtgen planlı ılıklık üç kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık ortada kubbe ile örtülüdür. Sıcaklıkta dört eyvan ile dört adet köşe halvet hücreleri yer almaktadır.

Bolu-Merkez-Orta (Yıldırım Beyazıt) Hamamı

image

Hamam Yıldırım Beyazıt tarafından M.1388 yılında Mimar Ömer ibni İbrahim'e yaptırılmıştır. Yapı 1908 yılında onarım görmüş ve çifte planlıdır. Hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık mekânlarından oluşmaktadır. Erkekler kısmında sıcaklık kare planlı ve üzeri Türk üçgenleri kasnağa oturan kubbe ile örtülüdür. Kubbenin ortasında aydınlık feneri yer almaktadır. Ilıklık kare planlı ve üzeri kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık kare planlıdır. Üzeri kubbeli mekânın batı ve kuzey cephelerinde Bursa kemerli nişler, doğu ve güneybatıda kubbeli halvet hücreleri bulunmaktadır. Kadınlar kısmı erkekler kısmından daha farklı düzenlenmiştir.

Edirne-Merkez Sokullu (Üç Şerefeli) Hamamı

image

Hamam 17. yüzyılda Sokullu Mehmet Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Yapı çifte planlıdır. Hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık mekânlarından oluşmaktadır. Erkekler kısmının soyunmalık kısmının önünde ortada kubbe ve yanlarda tonozla örtülü revak yer almaktadır. Kadınlar kısmının soyunmalık kısmının dış cephesine bitişik dükkânlar yol açımı nedeni ile yıkılmış, günümüzde duvardaki kalıntıları korunmuştur. Sıcaklık kare planlı ve üzeri kubbe ile örtülüdür. Kubbenin ortasında aydınlık feneri yer almaktadır. Ilıklık dikdörtgen planlı ve üzeri aynalı tonoz örtülüdür. Sıcaklık ortada kubbe ile örtülü, dört adet tonoz örtülü eyvan ile dört adet kubbeli köşe hücresinden oluşmaktadır. Kadınlar kısmının soyunmalığında eyvanlar bulunmamaktadır. Sadece iki halvet hücresi mevcuttur. Hamamın duvarları taş ve tuğla ile almaşık düzende örülmüştür.

31 Ocak 2022

Çırağan Sarayı

Çırağan Sarayı, Türkiye'nin İstanbul ilinin Beşiktaş ilçesinde, Çırağan Caddesi üzerinde bulunan tarihi saray.


Tarihi

Çırağan'ın bugün Beşiktaş ve Ortaköy arasında bulunan yeri 17. yüzyılda "Kazancıoğlu Bahçeleri" diye bilinirdi. 18. yüzyılda Beşiktaş kıyılarını süsleyen denize nazır saraylar ve bahçeler Lale Devri diye bilinen 'Çiçek ve Müzik Aşkı' döneminin en önemli simgelerinden sayılmıştır. Bu dönem, bir eğlence olduğu kadar bir kültür parlaklığı devriydi. Dönemin hükümdarı olan III. Ahmed buradaki mülkünü gözde Vezir-i Azam'ı İbrahim Paşa'ya hediye etmiş ve ilk yalı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından eşi Fatma Sultan (III. Ahmed'in kızı) için inşa ettirilmiştir. Kendisi burada Çırağan Şenlikleri denilen meş'ale şenliklerini düzenletmiştir. İşte bu olaylar dolayısıyla bu alan Farsçada ışık anlamına gelen 'Çırağan' ismiyle anılmaya başlanmıştır.


Sultan II. Mahmud 1834'te bu alanı yeniden yapılandırma kararı alır. Önce mevcut olan yalıyı yıktırır. Yapının etrafında bulunan okul ve cami ortadan kaldırılır ve mevlevihane yakında bulunan bir yalıya nakledilir. Yeni saray için büyük ölçüde ahşap kullanılır gibi görünmesine rağmen esas bölümün temelinin yapımında tamamen taş kullanılmıştır. 40 adet sütun dikilerek klasik bir görünüm verilmiştir.

Abdülmecid 1857'de Sultan II. Mahmud'un yaptırdığı ilk sarayı yıktırmış, batı mimarisi tarzında bir saray yaptırmayı planlamış ancak 1863'te vefat ettiğinden ve parasal sıkıntılar yüzünden sarayın yapımı yarım kalmıştır.

Abdülaziz, yeni sarayın inşaatını 1871'de tamamlatmış ancak stil olarak batı değil, doğu mimarisi seçilmiş ve Kuzey Afrika İslam Mimarisi uygulanmıştır. Sarayın müteahhitliğini Sarkis Balyan ve ortağı Kirkor Narsisyan yapmıştır. Eski Çırağan Sarayı'nın tahta binası yıkılarak yerine yenisinin taştan temelleri konmuştur. Sarayın paha biçilmez işlemeli kapılarından bin altın değerinde olan biri Vortik Kemhacıyan'ın elinden çıkmış. Sultan II. Abdülhamid bu kapılardan bir tanesini, onları çok beğenen dostu Almanya İmparatoru Kayzer II. Wilhelm'e armağan etmiştir. Dünyanın her yanından nadide mermer, porfir, sedef gibi maddeler getirtilerek sarayın yapımı için kullanılmıştır. Yalnız sahil inşasında 400.000 Osmanlı lirası harcanmıştır. Yapımına 1863'te başlanan Çırağan Sarayı 1871'de bitirilirken 2,5 milyon altın harcanmıştır.

Son kez 1876 yılının Mart ayında buraya gelerek bir süre dinlenen Sultan Abdülaziz, halk arasında Beşiktaş Mevlevihanesi'nin yıktırılarak saray arsasına katılmasının uğursuzluk getireceği gibi söylentiler çıkması üzerine Çırağan Sarayı'nı terk ederek Dolmabahçe Sarayına yerleşmiştir.

Sultan Albdülaziz'in yeğeni olan V. Murad 30 Mayıs 1876'da padişah olmuş, 31 Ağustos 1876'da tahttan akli dengesini yitirdiği için indirilmiş ve bugün Beşiktaş Lisesi olarak kullanılan Harem binasına nakledilmiştir. 29 Ağustos 1904 tarihinde de bu ikametgâhında ölmüştür.

14 Kasım 1909'da Çırağan Sarayı Meclis-i Mebûsan Binası olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu dönemde sarayda II. Abdülhamid'in büyük sanat koleksiyonundan Rembrandt ve Ayvazovski'nin eserlerine yer verilmiştir.

19 Ocak 1910 tarihinde Meclis-i Mebusan Salonu'nun üst bölümünde ve çatı katındaki kalorifer bacasından çıkan bir yangınla saray 5 saat içerinde yanmıştır. Çok değerli antikalar, II. Abdülhamid'in özel koleksiyonu ve V. Murad'ın kütüphanesi de yanarak kül olmuştur.

I. Dünya Savaşı sonunda İstanbul'un işgal altında bulunduğu dönem içerisinde Çırağan Sarayı harabeleri 'Bizo Kışlası' ismiyle bir Fransız istihkam kıtası tarafından kullanılmıştır.

1930'da Saray'ın bahçesi, Beşiktaş Futbol Kulübü tarafından ulu ağaçlar kesilerek Şeref Stadyumu adıyla bir futbol sahası haline getirilmişti.

Daha sonradan da Prof. Bonatz ve ünlü Türk mimarı Prof. Sedat Hakkı Eldem tarafından, buraya turistik bir otel yapılmak üzere tetkiklerde bulunulmuştur. 1946 yılında Saray'ın bodrum katında bulunan Mevlevi dervişlerine ait mezarlar, bir istihkam yüzbaşısının altın aramak için yaptığı kazılarda tahrip edilmiş aynı yıl içerisinde Saray çıkarılan bir kanunla İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bırakılmıştır.

1987 yılında otel olarak kullanılmak amacıyla Japon Kumagai Gumi ve Türk Yüksel İnşaat tarafından restorasyonuna başlanmış, 1990 yılında otel 1992 yılında ise Saray hizmete açılmıştır. Uzun süren tasarım ve inşaat çalışmaları sonrasında "Çırağan Sarayı Oteli" 1990 yılında açıldı. Tarihi Saray ise kapılarını 1992 yılında açtı.


Saray'da bundan sonra yapılan renovasyon ise 20 Nisan 2006'da bitirildi ve Saray süitleri tamamen yenilendi.

Değerlendirme

Haliç ve Boğaziçi’nin en güzel yerleri sultanlar ve önemli kişilere saray, köşkleri ve yapıtlar için tahsis edilmişti. Zaman içinde bunların birçoğu yok olmuştur. Büyük bir saray olan Çırağan da 1910 yılında yanmıştı. Önceki bir ahşap sarayın yerinde 1871 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Saray Mimarı Sarkis Balyan’a yaptırılmıştı. 4 yılda 4 milyon altına mal olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlarda mermer kaplıydı. Yapımı için Avrupa devletlerinden borç alınmıştır.

 

Taş işçiliğinin üstün örnekleri sütunları zengin döşenmiş, mekânlar tamamlardı. Odalar nadide halılarla, mobilyalar altın yaldızlar ve sedef kalem işleri ile süslüydü. Boğaziçi'nin diğer sarayları gibi Çırağan da birçok önemli toplantıya mekân olmuştu. Renkli mermerle süslenmiş cepheleri, abidevi kapıları vardı ve arka sırtlardaki Yıldız Sarayı'na bir köprü ile bağlanmıştı. Cadde tarafı yüksek duvarlar ile çevriliydi.

Yıllar boyu harabe halinde duran kalıntı büyük tamirler sonunda yeniden ihya olmuş, yanına ilave edilen eklentiler ile bir sahil oteline dönüştürülmüştür.

Günümüzde birçok sosyal aktiviteye ev sahipliği yapmaktadır. Yine birçok basın ve halkla ilişkiler ajansı tarafından hemen her gün bir başka basın toplantısına da ev sahipliği yapar.

28 Aralık 2021

Türkiye'deki Saat Kuleleri 8

MALATYA

MD FOA 001 MD FOA 002

MANİSA

MD FOA 005 MD FOA 003 MD FOA 004

Manisa-TURGUTLU

MD FOA 006

MARDİN

MD FOA 007

Mardin-MİDYAT

MD FOA 008

Mardin-YEŞİLLİ

MD FOA 009

MUĞLA

Muğla il merkezinde bulunan saat kulesini, giriş kapısı ve yanındaki çeşme kitabesinden öğrenildiğine göre, Muğla Belediyesi ilk başkanı Hacı Süleyman Ağa 1885 yılında yaptırmıştır. Mimarı Konstantin oğlu Filvari’dir. Kitabeyi de Muğla Rüştiyesi hocalarından ve Şahidi Mevlevihanesi Neyzeni Dede İsmail Hakkı Efendi yazmıştır.

MD FOB 001

Kitabe:

Sahibül hayr Hacı Süleyman Efendi
Yine deryayı itâsını ikân eyledi zuhur
Bahusus aktar-ı eshar vaktini ilân için
Bu mahalle bir muvakkithane yaptı bi kusur
Beldemizde misli nâmesbuk kebir çan saati
Avrupadan celb edince herkese verdi süru
Kalmadı hiç ihtiyaç cep saati taşımaya
Aksi avaz ile alem vakti etti şuur
Hem ziya şevkiyle buldu mücevher tarihi
Geldi meydana muvakkithane bi evsa-ı vufur
Harerehu İsmail Hakkı 1301 fi Şaban.

Saat Kulesi, kesme taş ve tuğladan, kare planlı ve beş katlı olup, aşağıdan yukarıya doğru küçülmektedir. Kulenin alt katı muvakkithane olarak kullanılmıştır. Üçüncü, dördüncü ve beşinci katlarının köşeleri dışarıya doğru pahlı olup, her katta biraz daha küçülmektedir. Dördüncü katın üzerine sonraki yıllarda yapıya uyum sağlayamayan uzun bir bölüm eklenmiştir. Yuvarlak saat kadranı da bu son kata konulmuştur.

Saat Kulesinin her katının cephelerine sivri ve yuvarlak kemerler yerleştirilmiştir. Bu pencerelerden muvakkithane pencereleri diğerlerine göre çok daha büyüktür. Saat Kulesinin yanında ve ona bitişik olarak Hacı Süleyman Efendi tarafından bir çeşme eklenmiştir.

Kenthaber Kültür Kurulu

Fotoğraf, www.egefotoclub.com adresinden alınmıştır.

NEVŞEHİR

MD FOB 003

Nevşehir-ÜRGÜP

MD FOB 004 MD FOB 005 MD FOB 006

NİĞDE

Niğde il merkezinde kale burcu üzerinde bulunan saat kulesini Ziya Paşa 1866 yılında yaptırmıştır.

MD FOB 006 MD FOB 004

Saat Kulesi kesme taştan, sekizgen kaide üzerinde ve sekizgen gövdeli olarak yapılmıştır. Kulenin kaidesi gövdeden daha kalındır. Bu gövdenin üzeri iki silme ile üç bölüme ayrılmıştır. Bunun üzerinde demir parmaklıklı bir şerefeye yer verilmiştir. Şerefe üzerinde ise köşeleri içeriye doğru kavisli kübik görünümlü bir gövde eklenmiş, bunun üzerine de birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmış dört sütunun taşıdığı bir köşk yerleştirilmiştir. Bu küçük köşkün üzeri de sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür.

MD FOB 005

Saat kadranı şerefe üzerindeki kübik gövdenin şehre bakan tarafına yerleştirilmiştir.

SAMSUN

Tahta çıkışının yirmi beşinci yıldönümü nedeniyle Sultan Abdülhamit valilere gönderdiği talimatnamede her yere saat kuleleri yapılmasını emreder. Bu nedenle 1886 yılında Samsun İskele Meydanı'nda bir saat kulesinin yapıldığını görüyoruz.

MD FOC 003 MD FOC 002

Abdülhamit tarafından Belçika asıllı Fransız bir mühendise yaptırılan saat kulesi, bulunduğu meydana da adını vermiştir. Önceleri bu meydanın adı Trabzon Vilayet Salnameleri'nde İskele Caddesi ya da Meyve Pazarı olarak geçmekteydi. Saat Kulesi'nin zamanı göstermesi yanında yangın ve gözetleme kulesi gibi işlevleri de vardır. Aşağıdaki tarihi fotoğraf kulenin bu işlevini kanıtlar nitelikte:

MD FOC 4

Saat Kulesi çokgen kaideli ve gövdelidir. Üstte bir şerefe ile kubbenin üzerinde aydınlık feneri yer alır. 1933 yılında saat kulesindeki eski sistem saat kaldırılarak yerine yeni sistem elektrikle çalışan ve yangınlarda kullanılmak üzere kuleye ayrıca siren düzeni de bulunan yeni saat konulmuştur.

1944 yılındaki Samsun depreminde büyük hasar gören saat kulesi hakkında Samsun Valiliği tarafından Bayındırlık Müdürü Tevfik İleri, yüksek mühendis Fethi Beydiş ve Şehir Plancısı Yüksek Mimar Necmi Ateş'ten oluşan bir komisyon kurulmuş ve bu komisyon 27.06.1944 tarihli bir rapor hazırlayarak "Saat kulesinin onarımı veya olduğu gibi korunması olanağı bulunduğundan ufak bir depremle ya da kendiliğinden yıkılarak mal ve can kaybına neden olacağı" görüşünü belirtmiştir. Belediye Daimi Encümeni de bu rapora dayanarak saat kulesinin sökülme işlemine 03.08.1944 Perşembe günü başlanmasını karar almıştır.

Saat kulesinin saati ise 1948 yılına kadar Samsun Belediyesi'nce korunmuş, 1948 yılında ise 550 liraya Ladik Belediyesi'ne satılmıştır.

1977 yılına kadar saat kulesi olmayan Saathane Meydanı'na Samsunlu mimar Kemal Taner tarafından planı çizilen saat kulesi Samsun Belediyesi tarafından yaptırılacak saatleri İsviçre'den getirilip yerine konmuştu. Aşağıda, 1953 yılında çekilmiş Saathane Meydanı fotoğrafında saat kulesinin olmadığını görmekteyiz:

MD FOC 005

2001 yılında ise Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından Saathane Meydanı yeniden düzenlenerek saat kulesinin benzeri yaptırılmıştır.

Samsun-LADİK

Çok eski bir tarihi geçmişi olmasına karşın, deprem ve zamana bağlı olarak doğal yıpranmaların yanı sıra tarihsel dokunun korunmasına yönelik olarak fazla ihtimam gösterilmemiş olması Ladik açısından bir talihsizliktir.

MD FOC 008

Eski çağlardan günümüze uzanan tarihi eserlerinin birçoğunu depremde yitiren Lâdik, yine de tarihi eserlerinin çokluğu ile ünlüdür. Lâdik Kalesi, Saat Kulesi, Seyit Ahmed-i Kebir Türbesi, Avcı Sultan Mehmet Camii, Bülbül Hatun Camii, Sunullah Paşa Türbesi, Cuma Camii, Eski Hamam'ı, Dikilitaş Türbesi bunlardan bazılarıdır.

MD FOC 009 MD FOC 007

Lâdik Saat Kulesi çokgen bir kaide üzerinde yuvarlak gövdeli ve şerefelidir. Minareyi andıran saat kulesi kare prizma şeklindeki şerefe üstü bölümünün dört yüzüne yuvarlak kadranlı birer saat yerleştirilmiştir.

MD FOD 001 MD FOD 002

Kulenin gövdesi üzerinde pencere bulunmamaktadır. Bezeme olarak yalnızca şerefe altında şerit halinde kabartma kuşaklara yer verilmiştir.

Lâdik ilçe merkezindeki kulemiz aslında küçük bir tepe üzerindedir. Ancak bu tepeciğin çevresi ayrı mimari ile örülünce ortaya alışılmışın dışında bir saat kulesi çıkmış.

Altı işyeri olarak kullanılırken üstü park olarak düzenlenmiştir.

MD FOD 003

Ladik Saat Kulesinin üzerinde bulunan kitabesinden öğrenildiğine göre, kuleyi Kaymakam Reşit Bey 1889 yılında tamamlanmıştır.

Samsun-VEZİRKÖPRÜ

Samsun Vezirköprü ilçe merkezindeki Saat Kulesi’ni Sultan II.Abdülhamit döneminde, Sivas Valisi Reşit Akif Paşa’nın Sivas Valiliği sırasında Kaymakam Ahmet Reşit Efendi 1904-1906 yıllarında eski bir kuleyi yenilenip, genişleterek yaptırmıştır. Buradaki kulenin Köprülüler zamanında yapıldığı söylenirse de bunu kanıtlayacak bir belgeye de rastlanmamıştır.

MD FOD 006 MD FOD 005

Saat Kulesi sekizgen bir kaide üzerinde yuvarlak gövdeli ve şerefeli bir minare görünümündedir. Kulenin kaidesi çokgen bir gövdeli olup, üzerindeki şerefenin dört yüzüne yuvarlak saat kadranları yerleştirilmiştir. Saat kadranlarının bulunduğu petek kısmı sekizgen planlı olup, her cepheye birer pencere açılmıştır. Üzeri de küçük basık bir kubbe ile örtülmüştür.

Kulenin giriş kapısı üzerine 1324 (1906) tarihli bir kitabe yerleştirilmiştir.

MD FOD 008


Kitabe:
İş bu sa’at kulesi ve....şevketlu
Abdülhamid Han Sani Efendimiz hazretlerinin zamanında inşa edildi
Ve azım....devletlu
Reşit Akif Paşa Hazretlerininin Sivas Vilayeti Valiliğinde
Kaymakam-ı kaza Ahmet Reşit Efendinin
Himem perurusiyle tavsı’an vücuda getirilmiştir
Fi sene 21 Eylül Sene 1322 (1904)
Fi16 Şa’man-el muazzam sene 1324 (1906).

MD FOD 007

Vezirköprü Saat Kulesi'nin kaidesinde meydan tarafına bakan kısmında iki tarihi taş bulunuyor. Biri yatay konulmuş üzerinde roma devri alfabesi ile yazılmış bir yazı bulunuyor.

MD FOD 009

İkinci yapı taşı olarak kullanılan parça ise, üzeri gemetrik şekilkerle bezenmiş ve cephelerden birinin köşe kısmına dikey olarak yerleştirilmişti.

SİİRT

Siirt il merkezinde, Vilayet Konağı karşısında, park içerisinde bulunan Saat Kulesi 1974-1975 yıllarında yapılmıştır.

MD FOE 003

Kesme taştan yapılan Saat Kulesi, taş kaide üzerinde silmelerle birbirinden ayrılmış dört bölüm halindedir. Her bölümün üzerinde dikdörtgen çerçeveli birer pencere bulunmaktadır. Bu bölümlerin üzerinde dikdörtgen prizmanın her yüzüne birer saat kadranı yerleştirilmiş, üzeri daha küçük bir prizma üzerinde kubbe ile örtülmüştür.

Kesme taştan yapılan Saat Kulesinde şimdilerde çalışmayan saati, Siirt Ulu Cami’sinin doğusunda 1905 yılında yapılan saat kulesine aitti. Alaaddin Paşa tarafından yaptırıldığı ileri sürülen bu saat kulesinin yıkımından sonra 1974-1975 yıllarında il merkezinde, Vilayet Konağı karşısında yaptırılan saat kulesine monte edilmişti.

MD FOE 002

Geçen seneye kadar eski bir saat tamircisi Turan Özel adlı amca tarafından periyodik bakımı ve yağlaması yaptırılan Tarihi saat şimdilerde kaderine terk edilince zaman da durmuş oldu memlekette.

SİNOP

Sinop il merkezinde iç kale burçlarından birisi üzerinde bulunan saat kulesinin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Bunu açıklayan bir kitabe ve belgeye rastlanmamıştır. Sinop’un tüm eserlerinin isimlerini belirten 1310 ( 1892) tarihli Kastamonu isimli eserde de saat kulesinden söz edilmemiştir. Bu nedenle saat kulesinin 1892 tarihinden sonra yapıldığı sanılmaktadır.

MD FOE 005 MD FOE 006

İç Kale burçları üzerindeki kule dikdörtgen bir prizma şeklinde üzeri mazgallı olup dört köşesine de birer saat kadranı yerleştirilmiştir.

SİVAS

Sivas’ın Topraktepe denilen kesiminde bulunan saat kulesini Sivas Valisi Alâeddin Paşa yaptırmış ve ona Kızılhisar’da bir de değirmen vakfetmiştir. Saat kulesinin kitabesi bulunmamakla beraber, Alâeddin Paşa’nın 1740 yılında valilik yaptığı dikkate alınacak olunursa, saat kulesinin de bu dönemde yaptırıldığı sanılmaktadır.

Sivas Kalesi burcu üzerindeki bu saat kulesi ahşaptan yapılmıştı. Çokgen gövdeli olan saat kulesi aşağıdan yukarıya doğru incelmekte olup, üç kat halinde idi. Bu saat kulesi yıkılmış ve günümüze gelememiştir.

Eski fotoğraflarından anlaşıldığına göre burç üzerinde sekizgen gövdeli saat kulesinin üzerinde geniş bir saçak, bunun üzerinde de daha küçük ölçüde yine sekizgen bir gövde bulunuyordu. En üstte de yine sekizgen gövdeli ve çok daha küçük her cephesinde pencere ve saat kadranlarına yer verilmişti.

Türkiye Şehirleri Türkiye Coğrafyası Dünya Şehirleri Dünya Coğrafyası Ülkeler



  • Blog Yazıları


    Email
    KISA KISA
    X



    Folower Button

    Takipçiler

    Company Info | Contact Us | Privacy policy | Term of use | Widget | Advertise with Us | Site map
    Copyright © 2020. merhancag . All Rights Reserved.

    Bilgi Mesajı

    Duvarı Aşamıyorsan Kapı Aç

    Kıssadan hisse Kısa Kısa'da sizi bekliyor...

    facebook sayfamızı takip edebilirsiniz!